25 Kasım 2019 Pazartesi

Yaratım (Deneme)

Bir yaratımın oluşması öznenin etkin potansiyelinden doğar. Güç İstenci, bu yaratımı oluşturan yegâne fenomendir. Ancak gücü olumlayan ve yaşam karşısında güçlü kalabilen öznelerin etkin potansiyeli vardır. Yaşamın değillemesi öznenin zihinsel yetilerini sekteye uğratır, bundan dolayı özne (veyahut birey) iflah olmaz bir çileci olur. Yaratma ediminden yoksun kalan birey, zihinsel ve düşünsel aktivitelerini sağlıklı kullanamaz. Bununla birlikte yaratmak, hem kendi biricikliğinin farkına varmakla (kendini bilmekle), hem de zihinsel yetilerini hiçbir otoriteye başvurmadan özgürce kullanabilmekle olur (yalnız kalmak pahasına bile olsa). Peki yaratım salt kitap okuyarak mı oluşur? Cevap: Hayır! Kitaplar belli bir temel ve bilgi birikim edinmemizi sağlar. Düşünme ve yaratım edimlerimizi kendimiz oluştururuz. Bu, hem dirimsel hem de düşünsel bir temele dayanır. Filozoflar bugüne kadar birçok düşünce-tez ortaya attılar. Bu düşünceler, bir yaratım arzusunun tezahürüdür. Her filozof, ortaya attığı felsefeyle önceki filozoflara sistematik eleştiriler yapar ve onu aşarak kendi felsefesini yaratır. Filozofun felsefesi rasyonel temellere dayandığı gibi irrasyonel temellere de dayanır. Çünkü yaratım rasyonel değil, irrasyonel süreçlerden oluşur. İrrasyonel süreçler sona erdikten sonra uslamlama ve usavurma gibi yetilerimizi kullanırız. Bu, yaşam perspektifimizi radikal bir şekilde değiştirecek kadar güçlü bir fenomendir. Bununla beraber yaratım, ontolojik bir praksistir. Varlıkta özneyi devindiren bir görüngüdür. Özne, ancak yaratım arzusuyla kendini devindirecek güce sahiptir. Yaratım aynı zamanda bir yokedimdir. Otoriteye karşı bir mutlak bir isyandır. Çünkü otorite, öznelerin yaratımını bastırarak koşulsuz bir itaati arzulamaktadır. Bu yüzden yaratım, otorite karşısında yokedimci bir tutum takınarak varlığını sürdürecektir. Aksi takdirde varoluş, bir yokoluşa doğru ilerleyerek kendi kendini tüketir ve praksis yok olur.


6 Temmuz 2019 Cumartesi

Yanılsama (Senaryo)

YANILSAMA

Aslı, yalnızlıktan ve varoluşun bunalımından sıkılarak hayatında değişiklik aramaktadır. Gözüne Harun’u kestirir, Harun baskıcı bir erkektir, Aslı’yı etkilemek için ona gerçek yüzünü göstermemeye çalışır. Can ise anlayışlı bir erkektir ve yalnızdır, karşı cinsten beklenti içindedir.

Sahne 1 (Kitabevi / İç / Gün)

Harun kitabevine girer ve kitaplara bakar, o sırada Aslı’da kitaplara bakmaktadır.

Aslı: (Gülümser.) Selam. Ne tür kitaplara bakıyorsunuz?
Harun: Edebi ve felsefi eserler ilgimi çekiyor. Onlara bakıyordum.
Aslı: (Harun’a yakınlaşarak…) Öyle mi? O zaman size Hume, Locke, Descartes ve Spinoza’nın eserlerini önerebilirim. Yalnız, Antik Yunan Filozofları üzerine okumalar yaptınız mı?
Harun: Yaptım, tabii ki. Presokratikler ilgimi çekse de Platon için aynı şeyi söyleyemem. Bunun için modern felsefe üzerine okumalar yapmayı düşünüyordum. Teşekkür ederim. Bu arada isminiz neydi?
Aslı: (Elini uzatır.) İsmim Aslı. Sizin isminiz neydi?
Harun: (O da elini uzatır.) Benimde ismim Harun. Tanıştığıma memnun oldum. Vaktiniz varsa, size bir çay ısmarlayabilir miyim?
Aslı: Var, tabii. Sizin gibi kitap kurdu biriyle çay içmekten zevk alırım.

Sahne 2 (Çay Bahçesi / Dış / Gün)

(1 saat sonra)

Aslı: İtiraf etmem gerekirse senden hoşlandım.
Harun: Bakışlarından ve mimiklerinden anlamıştım.
Aslı: (Gülümser.) Sen benden hoşlanmadın mı?
Harun: (O da gülümser) Duygularımız karşılıklı. Çok hoş birine benziyorsun. (Saatine bakar) Geç olmuş, kalkalım mı?
Aslı: Tabii, kalkalım. Bir daha ne zaman buluşabiliriz?
Harun: İstediğin zaman.
Aslı: Telefonunu verir misin? (Harun, Aslı’ya telefonunu verir ve Aslı numarasını yazarak Harun’un telefonunu çaldırır.) Seni sık sık rahatsız edeceğim, haberin olsun. Kendine iyi bak.

Sahne 3 (Park / Dış / Gün)

Ertesi gün Aslı, sabah parka gidip hava almak ister, bir banka oturur, tesadüfen arkadaşı Can’da kitap okumak için dışarı çıkmıştır. Elinde Albert Camus’nün “Yabancı” adlı eseri vardır. Onu gören Can, Aslı’nın yanına oturmak için müsaade ister.

Aslı: (Sigara paketini çıkarır fakat yanına çakmağını almadığını fark eder.) Çakmağın var mı?
(Can, çakmağı vermeden Aslı’nın sigarasını yakar.)
Aslı: Teşekkür ederim.
(Can kitabı okumaya başlar ve Aslı’da sigarasını içip etrafı gözlemlerken meraklanır ve Can’a hangi kitabı okuduğunu sorar.)
Aslı: Hangi kitabı okuyorsun?
(Can çekingen olduğu için kitabın kapağını göstermekle yetinir.)
Aslı: Neden konuşmuyorsun?
Can: Kitaba odaklanmaya çalışıyorum.
Aslı: (1 dakika sonra…) Hiç boşluğa düştüğün oldu mu?
Can: Sanırım hiç boşluktan çıktığım olmadı.
Aslı: Ben de öyle ama birinden hoşlanıyorum.
Can: (Ukalaca bir şekilde…) Senin için üzüldüm.
Aslı: Neden böyle söylüyorsun?
Can: Gözlemlerimden dolayı…
Aslı: Ama nereye kadar böyle yaşayabiliriz ki?
Can: İnsanlarda güvenecek ve sevecek bir şey bulamıyorum. Bu yüzden onlardan uzak bir şekilde yaşamanın daha iyi olduğunu düşünüyorum. (Kitabı okumaya devam eder...)

Sahne 4 (Vapur / Dış / Gün)

Harun ve Aslı, vapurda uzun süre birbirlerine sarılıp bakışır ve öpüşürler. Beraber manzarayı izlerler. O sırada Schubert’in “Serenade” adlı eseri çalmaya başlar.

Sahne 5 (Sahil / Dış / Gündüz)

(1 yıl sonra)

Harun ve Aslı kavga ederler. Harun burada karakterini belli eder.

Aslı: Harun, yediğimiz yemekten bile tat alamıyoruz. Sence bir sorun yok mu?
Harun: Sen dalga mı geçiyorsun! Daha ne yapabilirim ben?
(Aslı kalkmaya yeltenirken, Harun kolundan sert şekilde tutarak onu yere oturtur ve omzundan öper.)
Harun: Bir şeyler içsek ve tüm sorunları çözsek olmaz mı?
Aslı: Ben gidiyorum. Sen ne yaparsan yap!
(Harun’a tokadı atar ve yanından uzaklaşır. Harun, Aslı’nın hızlı bir şekilde gittiğini görünce peşinden gitmek ister, fakat bir an duraklayarak onun arkasından bakmakla yetinir.)
Harun’un İç Sesi: 1 yıl içinde çok şey değişmişti, artık ne kendime katlanabiliyordum ne de Aslı’ya. Her şey bana yabancı ve anlamsız geliyordu. Sanırım Aslı’nın sadece güzelliğine kapılmıştım. İşte bu yanılsamaydı.

Sahne 6 (Sokak / Dış / Gündüz)

Harun'un yanından ayrılan Aslı, hayal kırıklığı içindedir. Mutlu olacağını düşünürken, tam tersine her şey daha da kötüye gitmektedir.
Aslı’nın İç Sesi: (Üzgün bir şekilde gökyüzüne bakar.) Yalnızlığımın içine hapsolmuş bir hâldeyim. İçimdeki boşluğu başka biriyle doldurarak hayatımın en büyük hatasını yapmıştım. İşte bu yanılsamaydı.

Sahne 7 (Harun’un Evi / İç / Gün)

Harun, sabah başı ağrıyarak kalkar. Tuvalete gidip elini yüzünü yıkar ve aynaya uzun uzun bakıp içinden konuşmaya başlar.
Harun’un İç Sesi: Karanlık tarafımı dün kusmuştum. Bir daha yüzümü bile görmek istemeyeceğini biliyordum. Ama yine de onu aramaya devam edecektim.

Sahne 8 (Çay Bahçesi / Dış / Gün)

Harun, Aslı’yı telefonla aramaya devam eder ama Aslı’nın telefonu kapalıdır. Harun ilk çay içtikleri yerde onu aramaya başlar. O sırada Can ve Aslı’yı birlikte konuşurken görür, görünmemek için gizlenir. Can ile Aslı çok samimidir. Bunu gören Harun ümitsizlikle çekip gider.

Sahne 9 (Çay Bahçesi / Dış / Gün)

Aslı: Bana olan hislerini biliyorum.
Can: (Şaşırır.) O kadar belli ettim mi gerçekten?
Aslı: Evet, her halinden belli oluyor. Sen çok sevdiğim bir arkadaşımsın ama ben özgür ruhlu bir insanım. Bana baskıcı davrandığı için Harun’dan ayrıldım. Telefonlarını bile açmadım. Artık hayatımda ilişkiye yer yok. Düştüğüm yanılsamanın farkındayım, senin de farkına varmanı ve arkadaşım olarak kalmanı istiyorum. Kendine iyi bak. (Can'ın yanağından öperek oradan uzaklaşır.)
(Can, Aslı gidene kadar arkasından bakar.)
Can’ın İç Sesi: Aslı haklıydı. Hepimiz bir yanılsamanın içindeydik, birbirimizi sevdiğimizi sanıyorduk. Bunun tek sebebi ise yalnızlığa katlanamadığımız içindi…

Senaryo: Yahya Yılmaz

28 Haziran 2019 Cuma

İnsan doğasının kötü olduğu tezini savunan üç filozof: Machiavelli, Schopenhauer ve Sade

Machiavelli, Schopenhauer ve Sade; insan doğasının kötü olduğuna dair tezler ortaya atmışlardır. Tabii, Sade ve Schopenhauer, eserlerinde Machiavelli'ye sürekli atıf yaparlar. Fakat bu atıf, rasyonel ve düşünsel temellendirmeler için oldukça önemlidir.


Machiavelli, "Hükümdar" adlı eserinde bir hükümdarın iktidarını nasıl sağlamlaştıracağı üzerine stratejiler ortaya atar. Bununla birlikte, insan tabiatının güvenilmez, bencil ve kötü oluşuna da vurgular yapılır. Bunu salt hükümdar için değil, iktidar hırsıyla yanıp tutuşan insanları gözlemleyerek de fark edebiliriz.


Schopenhauer, "Ahlâk Üzerine" yazdığı denemede insanın kötücül bir varlık olduğunu, acı çeken birinin acılarından zevk aldığını dile getirir. Bununla beraber, Kant'ın "Görev Ahlâkı"na karşı çıkarak, ahlâk kuramını "Merhamet" nosyonuyla temellendirir. Ona göre insanın karanlık tarafı ağır basmaktadır. Dizginlenmeleri için monarşi ile yönetilmelidirler. Çünkü Schopenhauer, insanlarda monarşik içgüdünün varolduğunu, bunun sebebini ise hükümdarın peşinden sürü gibi gitmeleriyle izah eder.


Sade; "Justine, Juliette ve Yatak Odasında Felsefe" gibi erotik yapıtlarında sadizmi, mazoşizmi, hazzı ve şehveti ön plana çıkarmış; monoteist dinleri, toplumsal normları, gelenek görenekleri ve ideolojileri cesur bir şekilde eleştirmiştir. Geniş bir imgelemi olan Sade, eserlerinde filozof üslubu kullanır, bu yüzden ona sadizmin filozofu demekte beis yoktur. O da insan doğasının kötü, bencil, güvenilmez ve sadist olduğuna dair uslamlamalarda bulunur. Yarattığı karakterlerin empati yoksunu, salt kendi alacağı hazzı düşünen özneler olması boşuna değildir. Machiavelli'ye yaptığı atıflarda bile bunu rahatlıkla anlayabiliriz.